Röportaj: Özgün GÜNYAR

Özgün Günyar: Müzik ve şan eğitiminizin dolu dolu olduğunu görüyoruz. Müzik yaşamızını ve müzik üretiminizi nasıl tanımlarsınız?
Gizem Cürdaneli: Müzikle profesyonel anlamda tanışmam 1996’da TRT Ankara Çok Sesli Çocuk Korosu ile başladı. 5 yıl boyunca orada çok değerli koro şeflerimizle beraber radyo programı ve konserlerde yer aldık. Lisede üniversite sınavına hazırlık nedeniyle ara verdim, ancak üniversite yıllarında RadyoODTÜ’de gönüllü olarak teknik program sorumlusu ve program asistanı olarak çalıştım ve ardından şarkı söylemeye döndüm. Mezuniyete doğru ve sonrasında da süregelen şekilde ODTÜ Şan grubunda opera sanatçısı hocamız Tuncay Doğu ile birlikte müzikal ve opera içerikli performanslar gerçekleştirdik. 6 yıl sürekli olarak bu grupta yer aldım, İş sebebiyle Ankara’dan ayrılıp Eskişehir’e yerleştikten sonra kendi yazıp bestelediğim şarkıları daha profesyonel bir şekilde dijital platformlardan yayınlamaya başladım.
“Şarkı söylemek sana ne hissettiriyor?”diye sorduklarında cevabım, kendimi yaşadığım anda hissetmek oldu her zaman için. Ben şarkı söylemenin dışında müziğin üretim ve yaratıcılık kısmını çok seviyorum. Sözü ve müziği bana ait bir şarkıyı seslendirirken de karşı tarafa içinde bulunduğum duyguyu tam olarak aktarabildiğimi hissedip mutlu oluyorum. Bu sebeple üretim kısmı benim için çok önemli.

“Traktör tasarladım, Buzdolabı Fabrikasında çalışıyorum. İşimi ve hobilerimi seviyorum”
Özgün Günyar: Müzik yaşamınızın yanı sıra Tasarımcı kimliğiniz de var. Tasarımcılık eğitiminiz ve kariyeriniz nasıl ilerledi?
Gizem Cürdaneli: TRT’deki eğitimimin ardından müziği ne yönde ilerleteceğim noktasında çok düşündüm. Her zaman hayatımda olacağını biliyordum ancak mesleki kariyerimi farklı bir yönde oluşturarak günümüz müzik piyasasının dışında da kendimi güvende hissetmek istedim sanırım. Üniversite sınavında ciddi bir derece yapmıştım; ancak zorunlu bir tercih yapmadım ve puanımı göz önünde bulundurmaksızın yaratıcılık kısmının bana çok cazip göründüğü ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü seçtim. Çok severek, eğlenerek ve zorlanarak okuduğum bir bölüm oldu. İşin sayısal boyutunu da her zaman seviyordum çünkü. Mühendislik ve sanat arasında tanımlayabileceğimiz bu bölüm beni okurken gerçek anlamda motive etti. Endüstri Ürünleri Tasarımı, hangi alana yöneldiğinize göre birbirinden bağımsız birçok sektörde çalışmanıza olanak veren bir meslek. Ben de farklı sektörlerde ürün tasarımcısı olarak çalıştım, hatta yerli bir firmanın yeni bir traktör modelinin tasarımında da imzam var. Şu anda bir buzdolabı fabrikasında çalışıyorum ve hepsini bir arada yürütmek zor olduğundan yüksek lisansıma ara verdim. Mesleğin dışında hobi olarak devam ettirdiğim iki boyutlu illüstrasyon ve grafik çalışmalarım var, bestelerimin albüm kapaklarını da ben tasarladım bu yüzden.

Özgün Günyar: Solo kariyerinizle birlikte grubunuzla çalışmalarınızı da sürdürüyorsunuz? Solisti olduğunuz “DropIN Band” süreci nasıl başladı?
Gizem Cürdaneli: DropIN, çalıştığım firmadaki müzisyen arkadaşlarımızla bir araya gelerek oluşturduğumuz bir grup. Müziksel üretimimizi durdurmamak ve geliştirmek adına sürekli çalıştığımız, ara ara konser verdiğimiz, bizi mutlu eden bir oluşum. Bunun dışında önümüzdeki süreçte benim devamlı olarak sahne almak üzere çalışmalarını sürdürdüğüm bir grubum daha var. Tüm ayrıntılarıyla beraber netleştikten sonra sosyal medyadan duyuracağım, ancak şimdilik akustik bir grup olduğunu, benim kendi bestelerime yakın tarzda cover’lar içereceğini ve Eskişehir’de sahne alacağımızı söyleyebilirim.
“Koloratür sopranoyum. Ses aralığımı doğru kullanmak ve geliştirmek en büyük hedefim”
Özgün Günyar: Youtube’da kendi kanalınız da da müziğinizi sundunuz. Youtube’da üretim süreciniz nasıl ilerledi?
Gizem Cürdaneli: Aslında Youtube kanalından önce Instagram üzerinden a capella şarkılar söyleyerek paylaşımlarıma başladım. İlk başta yalnızca arkadaşlarımın dinlemesi için eğlencelik videolar üretiyordum ve benzer tarzda yayınlanan videoların konseptlerinden esinleniyordum. A capella videolar çekmemdeki amaç, bu türün çok sesli müziğin armonilerini olabildiğince kullanmaya ve farklı içerikler üretmeye elverişli olmasıydı. Zaman içinde varolan içerikleri dinleyip müzikal anlamda ne ekleyerek farklılaştırabileceğim üzerine de kafa yormaya başladım. Söylemeyi sevdiğim şarkıları alışılagelmiş hallerinden koparıp, kendimce yorumlayarak amatör kliplerle beraber Youtube üzerinden de yayınlamaktayım. Bu süreçte bazı videoların görsel kalitesini artırmam gerektiği adına eleştiriler aldım; ancak benim amacım müzikten aldığım keyfi öncelikle kişisel olarak sürdürmek. Tıpkı benim esinlenebileceğim gibi başkalarının da benden müzikal anlamda esinlenmesine olanak vermek. Daha profesyonel cover’lar elbette gelecek ancak bir çekincem olmadan doğallıkla paylaşım yapmanın özgürlüğünü sürdürmeyi de seviyorum.
Özgün Günyar: Benimle Söyle” desem? Yarışma süreciniz nasıldı?
Gizem Cürdaneli: Benimle Söyle yarışmasına ben başvurmamıştım, yarışmacı olmak ister misin şeklinde sosyal medyadan bana ulaştılar. Çok mutlu olmuştum, hala da o sahnede oldukça profesyonel bir orkestrayla şarkı söyleme fırsatı bulduğum için seviniyorum. Yarışma süreci benim açımdan çok hızlı geçti aslında, kısa zamanda önce ilk yer aldığım tur ve sonrasında katıldığım çeyrek finalin çekimleri yapıldı. Orada mevcuttaki performansımın altında kalmak beni başta çok üzmüştü aslında, normalde her hafta kendi grubumda söylediğim ve çocukluktan beri dinlediğim Sertab Erener’in Aşk şarkısını söylerken çok heyecanlandım ve hatalar yaptım. Farklı bir ortammış, oraya alışmak ve belki de o sahneyi deneyimlemek gerekiyormuş sanıyorum. Buna rağmen jürinin hem o performansımda hem de çeyrek finalde çok olumlu eleştirileri oldu. Ses rengi ve özelliği açısından bana da koloratür soprano olduğumu söyleyen şan hocalarım sebebiyle bu ses aralığını doğru kullanmak ve geliştirmek benim en önemli hedefim. Yarışma bana hem eksiklerimi hem de yetilerimi tartmak adına büyük bir fırsat oldu ve bu sebeple hala şan dersi alarak kendimi geliştirmeye devam ediyorum.
“Uzak kendime ulaşma çabam, Arin ise hem müzikal hem duygusal anlamda erişmek istediğim noktaya ulaşma çabamdır”
Özgün Günyar: Uzak’tan sonra Arin i sundunuz? Arin’i nasıl tanımlarsınız?
Gizem Cürdaneli: Uzak, benim için duygusal anlamda çok özel bir şarkıydı. O şarkıyı yazarken sanki olmak istediğim, gitmek istediğim yerdeki bir kadına ulaşma çabamı anlatıyordum ve farklı bir şehre taşınmışken geride bıraktığım şeylere veda etmeye çalışıyordum. Kendime ulaşma çabamdı yani Uzak. Arin şarkısını ise hem müzikal hem de duygusal anlamda erişmek istediğim noktaya daha yakın bir yerden yazdığıma inanıyorum. Dolayısıyla da derdim daha dışarıdaki figürlerleydi, farklı bir şey denemek ve insanların aynı derecede sahiplenip sahiplenmeyeceklerini görmek istedim. İsim anlamındaysa, yazma sürecince karşıma çıkan bir kelime olan “Arin” in hem tınısını, hem de anlamını çok beğenmiştim. Kürtçe bir kız ismi olduğunu, sızlayış ve aynı zamanda da “külden, ateşten olan” anlamlarına geldiğini öğrendim. Bütün nakaratı bu kelime üzerine yazdım ve tüm şarkının anlamını kapsadığından eminim. Alternatif türde şarkılar yazıyor olmamdan dolayı, Arin de doğru kişilere ulaşırken zorlanacağım belki, bireysel olarak üretim sürecini devam ettirmek oldukça zor. Ancak Arin’i ve onun arkasından gelecek bestelerimi sevecek ve dinlerken hissedecek insanlar olduğuna inanıyorum.